misafir araştırmacı, aşağıda adresi verilen pek hoş blog'unda işte böyle'ye dair de pek hoş yazmış, sağolsun.
13 MART 2012 SALI
'işte böyle // damn the dams'
'işte böyle', politika ile estetik arasında, dengeli, zarif ve içten bir ilişki kuran bir 'hes musibeti belgeleseli'. belgeselci, izleyiciye bir şey 'anlatmıyor'. filmdeki insanlar, ağaçlar, eşyalar, yerler... sarıyor ve izleyeni olayın içine alıyor. felaket(ler)in olagelir ve oladururluğu ve kötülüğü içinde, felaketsiz bir dünyanın dolaysız güzelliği ile iletişim kuruyor. izleyiciyi şiddet karşısında korkunç bir duygusal yükle paralize etmek yerine; huzuru, gündelik ve sıradan güzelliği, yaşamın kendisini size talep ettiriyor.
bütün bunlar nasıl oluyor da oluyor. kanımca şöyle oluyor:
belgeseli hazırlayanlar, görsel medyada hakim olan, aktif/pasif karşıtlığını sürekli yeniden üreten (izleyen/ izlenilen, üreten/tüketen, katılan/katılmayan...)yapma biçimini, eşitlikçi bir ilişkiler ağı örgütleyerek; herkesin ve herşeyin etkenliğini, üretkenliğini, 'özneliğini' kışkırtan bir mikro siyasete dönüştürüyorlar. bir anlamda, "siyasi belgesel"i "belgeselin (belgelemenin) siyaseti" ile yeniden örüyorlar. filmde 'belgeselci' sadece diyaloğun kanalını açıyor, aracısı oluyor. fakat orada yokmuş gibi de davranmıyor, varlığını zarifçe yerleştiriyor hem izleyicinin hem de filmin zamanına. film izleyeni ve izleneni ve dahi kim varsa herkesi ve herşeyi "orada" olmaya/durmaya kışkırtıyor.
velhasıl belgeseli çok beğendim. o.ş.ve ö.s.ın eline sağlık. minör ve milör itirazlarım var ama söylemeyeceğim :) film, istanbul ve ankara film festivallerinde gösterilecek.
bkz. isteboylefilm.blogspot.com
fragman için bkz. vimeo.com/35206437
bütün bunlar nasıl oluyor da oluyor. kanımca şöyle oluyor:
belgeseli hazırlayanlar, görsel medyada hakim olan, aktif/pasif karşıtlığını sürekli yeniden üreten (izleyen/ izlenilen, üreten/tüketen, katılan/katılmayan...)yapma biçimini, eşitlikçi bir ilişkiler ağı örgütleyerek; herkesin ve herşeyin etkenliğini, üretkenliğini, 'özneliğini' kışkırtan bir mikro siyasete dönüştürüyorlar. bir anlamda, "siyasi belgesel"i "belgeselin (belgelemenin) siyaseti" ile yeniden örüyorlar. filmde 'belgeselci' sadece diyaloğun kanalını açıyor, aracısı oluyor. fakat orada yokmuş gibi de davranmıyor, varlığını zarifçe yerleştiriyor hem izleyicinin hem de filmin zamanına. film izleyeni ve izleneni ve dahi kim varsa herkesi ve herşeyi "orada" olmaya/durmaya kışkırtıyor.
velhasıl belgeseli çok beğendim. o.ş.ve ö.s.ın eline sağlık. minör ve milör itirazlarım var ama söylemeyeceğim :) film, istanbul ve ankara film festivallerinde gösterilecek.
bkz. isteboylefilm.blogspot.com
fragman için bkz. vimeo.com/35206437